10 Şubat 2011 Perşembe

Aydınlığa

Soğuk bir İzmir akşamı. Hava soğuk ama ayaz yok. Paltolarımızla Pasaport'ta deniz kıyısındayız. Çaylarımızı yudumluyoruz. Her ne kadar yıldızlar şehir ışıklarından yeteri kadar gözükmüyorsa da ay kendini karanlık gökyüzünde belli ediyor. Hilalden yeni çıkmış ay, dolunaya yol almakta.  Hemen altında bir yıldız aya evrende arkadaşlık ediyor.  Yamanlar Dağı'nın etekleri ışıl ışıl. Karşıyaka ışıklarını yakmış. Şehir artık dağları da aşmış, Çiğli taraflarında karanlıkta kalan yer yok gibi. Az ilerimizde Pasaport İskelesi. Yanaşacak gemisini bekliyor özlemle. İçindekiler de kavuşacaklarını. Arnavut taşlı yolda genci, yaşlısı Cumhuriyet Meydanına akıyor. Meydandaki Atatürk Heykeli ışık cümbüşü içinde Ege denizini işaret ediyor. 
Bir an için deniz yüzeyine takılıyor gözlerimiz. Yansıyan ışıkla aydınlanan yüzeyde onlarca küçük balık, ışığa doğru hamle yapıyor. Karanlıktan aydınlığa yüzüyorlar. Tıpkı İzmir gibi…

2 Şubat 2011 Çarşamba

Balon ve Çocuk

Düdük bir kez daha çalıyor.  Motorun gümbürtüsü vapuru kaplıyor. Vapur sarsılarak mavi sularda yol almaya başlarken, bir kadın sevdiklerine el sallıyor. Hava güneşli mi, güneşli. Güneş o kadar parlak ki; gözlüğüme rağmen, gözüm kamaşıyor. İzmir ilkbaharı karşılıyor. Önümde Ege Denizi. Ciğerlerim iyot kokusu ile doluyor.  Havadaki esinti, tam yüzüme vuruyor. Vapur artık tam yolda, sarsılma yerini motorun inlemesine bırakıyor. Gözümü kapayıp, doğayı dinliyorum. Vapurun yol alırken çıkardığı metalik sesi, dalgaların çarpışını hissediyorum kulaklarımda. Yolcuların çaylarını karıştırırken çıkardıkları tınıdan, kafamda bir melodi oluşuyor. Bir amcanın torunuyla yaptığı konuşmayı çocuğun haylaz gürültüsü kesiyor.
Ve Martılar. Kıyı kentlerinin olmazsa olmazları. Vapurun etrafında kanat çırpışlarına bağırtıları karışıyor. Bir an için bağırtıların geldiği yöne bakıyorum. 55-60 yaşlarında bir hanım. Düzgün giyimli; üzerinde lacivert pantolon, yeşil anorak ve boynunda ise kırmızı bir fular var. Elinde tuttuğu poşetten ekmek parçaları çıkararak denize doğru savurması ile martıların dalması bir oluyor. Bağırtılar arasında çoğu parça havada kapılıyor. Bir anda bir düdük sesi geliyor yakınlardan. Bir araba vapuru, kalktığımız iskeleye doğru yol alıyor. Selamlaşıyor kaptanlar. Bir çocuk takılıyor gözüme. Elinde kırmızı bir balon, güvertede neşe ile koşturuyor.
Balon ve çocuk. Sahi bir zamanlar biz de çocuktuk, değil mi?

BUMERANG üyesi

Bumerang - Yazarkafe