21 Nisan 2011 Perşembe

Doğa İle Yarışmak

Yağmaya başladı yine. Önce sakince ürkütmeye korkar gibi yumuşak yumuşak, sonra delicesine ne arıyorsunuz burada der gibi.
Yürüyoruz toprak, taş, çimen, dal üstüne basa basa; yarıyoruz  iğne yapraklı çalıları, takılıyoruz dallara, kayıyoruz kayalardan. Yürüdükçe küçük dereler akıyor ayaklarımızın altından, fayda etmiyor artık yağmurluk. Bir yandan ter, bir yandan yağmur bedenlerimizi kaplıyor. Rüzgar suratımızı, ıslak vucutlarımızı kesiyor. Nefes alışımız hızlanıyor her adımda. Yağdıkça coşuyor dereler geçit vermem der gibi.  Geçiyoruz yine de düşe kalka, geçtikçe engelleri daha da coşuyor içimiz, kabarıyor azmimiz. Yağmurlu ve soğuk bir günde doğaya meydan okuyoruz, o bir adım atıyor biz bir adım. Amacımız alt etmek değildir doğayı, bize sunduğu nimetlere teşekkür etmektir, yarışarak.
Niçin insan bozar doğayı, niçin yarışmak istemez de salar makinelerini doğaya? Niçin !? Korkar çünkü doğadan. Yarışamaz, kolayı seçer yok eder. Aslında hem bilir, hem de bilemez neyi yok ettiğini; geleceğini. Ama doğa başladı mı konuşmaya; önce usulca damlar, sonra gürler bana mı sordunuz diye. İnsanoğlu bu, ders almaz öyle ya; tek efendisidir o doğanın, dünyanın, kainatın... Nefsine aç gözlülüğüne yenilir. Yenilir de, duramaz aynı kumar gibi. Lakin bilemez ki; kumar oynanmaz doğa ile. Çünkü bilimdir doğa ilkokulda öğretildiği gibi basit ve açık; ağaç toprağı tutar, suyu emer; dere, çay ırmak yatağından akar ama sadece yatağından. İşte bu kadar net…

Hiç yorum yok:

BUMERANG üyesi

Bumerang - Yazarkafe